İnsanlık tarihi boyunca en eski kullanılan tercüme türü sözlü tercümedir. Yazının bulunmadığı dönemlere kadar uzanan sözlü tercümenin tarihçesi tam olarak bilinmese de yazı çıktığı andan itibaren elde edilen kanıtlar bu devirden önce de sözlü olarak tercümenin kullanıldığı yönünde. Sözlü tercüme türü tabi ki tercüme sektörünün gelişmesi ile birlikte günümüze kadar gelişerek gelmiş bir tercüme türü. Yani bu bahsettiğimiz tarih öncesi devirlerde kullanılan sözlü tercüme artık çok daha kapsamlı ve geniş bir kitleye hitap eden bir tercüme türü.
Öyle ki bu durumdan dolayı sözlü tercüme türü de aynı yazılı tercüme türünde olduğu gibi çeşitli dallara bölünmüş ve sürekli gelişmiştir. İşte bu şekilde dallanma ve her alanda farklı sözlü tercümenin kullanılması büyük oranda bir gelişim sağlamış ve günümüz sözlü tercümesini oluşturmuştur. İşte bu şekilde dallanan sözlü tercümenin bir türü de ardıl tercümedir. Ardıl tercüme günlük hayatta kullanımı oldukça sık olan bir tercüme olarak bilinir. Her ne kadar ardıl tercümenin yerini yavaş yavaş simultane tercüme alsa da yine de ardıl tercüme büyük oranda bir kullanım oranına sahip. Ardıl tercüme de ise mantık oldukça basit. Ardıl tercümede tercüman konuşmacıyı bir dinleyici gibi dinler. Ardından konuşmacının sözü bittiği anda tercüman aldığı notlar ile konuşmacının sözlerini aynen dinleyicilere aktarır.
Bu kadar kolay gözükse de aslında ardıl tercümenin de bir takım zorlukları bulunuyor. Diyelim ki konuşmacı çok uzun konuştu ya da bir türlü es vermedi. Bu durumda tercümanın konuşmacının sözlerini aklında tutması oldukça zor olabilir. İşte bu tarz bir olumsuzluk tüm konuşmanın bozulmasına neden olur. Bu nedenle ardıl tercüme türünde çalışan bir tercümanın sürekli not alması ve konuşmacıyı çok iyi dinlemesi gerekir.