Kitap, şiir, deneme, tiyatro metni, dergi, broşür ve benzeri belgeler üzerinden yapılan tercümelere “edebi tercüme” adı verilir. Edebi tercüme, son derece hassas bir alan olmakla birlikte, edebiyatın içinde barındırdığı incelikli ruh sayesinde keyif verici bir iştir.
Edebi tercüme yapacak olan bir tercümanda bulunması gereken öncelikli unsur, kişinin önce kendi ana diline sonra da tercümesini yapacağı dile tam anlamıyla hâkim olmasıdır. Bunun yanı sıra, tercümanın kişisel yorumlamaya fazlasıyla müsait olan edebi metnin tercümesini yaparken, yazılanların dışına çıkmaması gerekir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer unsur ise şudur; tercüman, tercümesini yapacağı dile ait olan kültürü her açıdan benimsemelidir. Kültüre ait olan gelenek ve görenekleri, inançları bilmelidir. Bu üç unsur önemsenmediği takdirde, okuyucuya doğru olanın verilmesi neredeyse imkânsızdır.
Edebi tercüme, bir diğer adıyla sanatsal tercüme, yukarıda da belirttiğimiz gibi son derece hassas bir alandır. Tercümanın tercüme yaparken, eser sahibinin o eseri hangi ruh halinde yazdığını anlaması gerekir. Yazar, mutlu muydu, üzgün veya öfkeli miydi? Bu ince ayrıntı tam anlamıyla idrak edilmezse tercümanın o eseri var olduğu şekilde yansıtması mümkün değildir. Belki de bu sebeptendir ki, çoğu tercüman çalışma alanlarının içerisine edebi tercümeyi sokmamaktadır.
Tercümanın, yazarın ruh halini anlayabilmesi için yazarın biyografisini iyi bilmeli hatta mümkünse diğer eserlerini de okumalıdır. Bu şekilde onun hayata bakış açısını ve dolayısıyla da eserlerindeki baskın duygunun ne olduğunu kolaylıkla anlayabilir. Aynı zamanda, tercümesi yapılacak edebi eserin hangi dönemde yazıldığının ve döneme hâkim olan toplumsal olayın ne olduğunun da derinlemesine öğrenilmesinde fayda vardır.
Edebi tercüme zorlu ve stresli bir çalışmadır, ancak çalışma sonunda elde edilen şey de bir o kadar mutluluk vericidir.