Hepimizin bildiği üzere tercüme hizmeti; yazılı ve sözlü olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan sözlü olan tercümenin ise, ‘ardıl’ ve ‘simultane’ gibi sıklıkla kullanılan türleri vardır. Sözlü tercümenin zorlukları, yazılı tercümeye oranla biraz daha fazladır. Çünkü bu çevirilerde, her şey anlık olarak gelişmektedir ve tercümanın, geriye dönüp hatalarını düzeltme imkanı yoktur. Her zaman alanında deneyimli tercümanlar aracılığıyla yapılması gereken sözlü tercümelerde, çevirmenin dikkat etmesi gereken birçok unsur bulunur. Tercümanın, konuşmacıların söylediklerini doğru çevirebilmesi için onları dikkatle dinlemesi gerekir. Ardıl tercümelerde, çevirmenin önünde bulundurduğu deftere kısa notlar alması ve çevirilerini bu notlara göz atarak yapması önemlidir. Uluslararası kongreler, konferanslar, seminerler ve TV programlarında sıklıkla tercih edilen simultane ve ardıl çevirilerde, tercüman birden çok kişiye seslenir. Bu noktada, hem hızlı olması, hem de söylenilenleri gerçeğe en yakın biçimde tercüme etmesi şarttır. Tercümanın, yapmış olduğu çevirilerden doğru sonucu elde etmesi için kaynak dil ile hedef dile hâkim olması, dillerin konuşulduğu toplumların kültürünü bilmesi; aynı zamanda çözüm odaklı düşünüp, pratik zekâya sahip olması gerekir. Ancak, tüm bunların dışında dikkat edilmesi gereken bir nokta daha vardır: ‘Şive’.
Şive; “bir dilin, bölgesel söyleniş tarzı” olarak tanımlanabilir. Yani, söz konusu olan tek bir dil vardır; ancak bu dilin kullanılışı bir ülkenin bölgelerine göre değişiklik gösterebilir. Buna örnek olarak “Gideceğim” kelimesinin, Karadeniz Bölgesi’nde “Cidecegum” şeklinde kullanılması gösterilebilir.
İşte, sözlü çeviri yapan bir tercümanın önem vermesi gereken konulardan biri de budur. Şiveyi yani aksanı, dinleyicilere doğru şekilde yansıtmayı başaran bir çevirmen, aynı zamanda kültürlerin aktarımını da sağlar. Her zaman söylediğimiz gibi bir tercümanın görevi sadece diller arasında çeviri yapmak değil; bir toplumun, karşılarındaki toplumun kültürünü de öğrenmesini sağlamaktır.